Hakkımda

11 yaşındayım ve ilköğretim 5.Sınıf öğrencisiyim. Resim yapmak benim için vazgeçilmez bir iş... Onun için de aslında sanatın her dalına saygı duyuyorum. Sanat olmasaydı, hayat çok tatsız olurdu... Bu sayfadan sevenlerime, sevdiklerime ve sanatseverlere ulaşmayı, ürünlerimi paylaşmayı istiyorum...

SUDAN BİR HİKAYE...

İlgili aramalar: reklam - su reklamı -  animasyon -  muzik -  su -  ilginc -  tv

2 Mart 2008 Pazar

* HEM SİHİRLİ HEM ZEHİRLİ KUTU: TELEVİZYON

TELEVİZYONUN TARİHİ,
YARARLARI, ZARARLARI
VE TELEVİZYONDAN DOĞRU YARARLANMANIN
YOLLARI

(SOSYAL BİLGİLER DERSİ PERFORMANS ÇALIŞMASI)

DOĞA İLMAK
İDV ÖZEL BİLKENT İLKÖĞRETİM OKULU
4-A SINIFI
NO: 67



İÇİNDEKİLER:

1: Dünyayı değiştiren icat: TELEVİZYON
2: Televizyonun yararlı yüzü (Sihirli kutu…)
3: Televizyonun zararlı yüzü (Zehirli kutu…)
4: Bilinçli izleyici olmak lazım!
5: Kaynakça


1.BÖLÜM:
Dünyayı değiştiren icat: TELEVİZYON


Televizyon (TV, Tv, tv kıslatılmış sözler de kullanılmaktadır), görüntü ve görüntüyle ilgili seslerin bir vericiden iletilen elektromanyetik dalgalar halinde yayılmasını ve televizyon alıcıları sayesinde tekrar görüntülenmesini sağlayan haberleşme sistemlerinden birisinin adıdır. Televizyon sözcüğü "uzak" anlamındaki Yunanca tele (τῆλε) ve "görme" anlamındaki Latince visio sözcüklerinden gelir. Yani televizyon “uzağı gösteren” anlamına gelen bir sözcüktür.

Televizyonun bulunmasından sonra bu teknolojiyi ithal eden Türkiye, cihaza Türkçe bir isim bulmak yerine birçok dünya ülkesi gibi aynen kullanmıştır. Almanca'da Fernseher olarak söylenir.



Tarihçe

İlk televizyon görüntüsünü 1926 yılında İskoçyalı mühendis John Logie Baird tarafından yayınlanmıştır. Başlangıçta noktalar halinde ve titrek olan görüntülerin kalitesi Baird tarafından geliştirilmiştir. Baird'in televizyon sisteminde mekanik olarak döndürülen diskler kullanmasına karşın aynı dönemde Marconi - Emi sistemi gibi elektronik olarak işleyen rakip sistemler de bulunmaktaydı.

Televizyonun teorik temelleri, daha xıx. Yüzyıl sonlarında biliniyordu.Fakat sistemin kullandığı binlerce elektronik devre elemanlarının geliştirilmesi için, 1920’lerin sonlarına kadar beklemek gerekmiştir.bu alanda, ingiliz John Logie Baird ve A.B.D.’ye kaçan Sovyet asıllı bilgin Vladimir Kozma Zworkyne’in önemli keşifleri olmuş, 1928 yılında, canlı televizyon yayını gerçekleşmiştir. Yurdumuzda TRT’nin televizyon yayınları 1968’de başlamıştır. Bugün Türkiye’de 8 milyon civarında televizyon alıcısı vardır. Bu da neredeyse her evde televizyon olduğu anlamına gelir.


Bir televizyon yayın sistemi beş önemli unsurdan oluşur:
1.Yayınlayacak sahneyi görüntüleyen kamera.
2. Görüntüdeki ışığı sinyallere dönüştüren bir aktarıcı.
3. Bu elektrik sinyallerinden radyo dalgaları üreterek atmosfere yayınlayan verici.
4. Yayınlanan görüntü dalgalarını atmosferden alan bir anten.
5. Antenden gelen elektrik sinyallerini ışığa dönüştürerek, ekran üzerinde görünür resimlere çeviren makine: Televizyon


2.BÖLÜM:
Televizyonun yararlı yüzü
(Sihirli kutu…)


Televizyon, günümüzde en yaygın kullanılan aletlerden biridir. Zengin yoksul fark etmeden, hemen hemen her evde bulunur. ATV’nin resmi WEB sitesinde yer alan bir bilgiye göre Türkiye’de 8 milyon civarında televizyon var. Yayın yapan ulusal ve yerel televizyon kanallarının toplamı ise 400’den fazladır. Bunların 60 kadarı tüm Türkiye’ye, hatta uydu ve internet aracılığıyla dünyaya yayın yapmaktadır. Böylece, tüm kanalların Türkçe yayınları her gün 100 milyondan fazla insana ulaşmaktadır. Aynı şey diğer dillerde yayın yapan televizyonlar için de geçerlidir. Bu kadar yaygın olan başka bir bilgi kaynağı var mıdır?..

Yetişkinler, günümüz çocuklarının “harika çocuklar” olduklarını söylerler, kendileri çocukken şimdiki çocuklar kadar bilgili olmadıklarını belirtirler. Bu durumun en önemli nedeni öncelikle televizyondur. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nin tez verilerine göre günümüz Türk çocukları her gün ortalama 30 dakika ile 120 dakika arasında televizyon seyrediyorlarmış. Bunların bir kısmı tabii ki yaşlarına uygun olmayan, zararlı yayınlar olabilir. Ama çocuklar, izledikleri her 10 dakikada sadece 1 yararlı bilgi öğrenseler bile bu, günde 12 yeni bilgi eder. Sonuçta eskiye göre daha bilgili, daha çok konuşan ve daha cesaretli çocuklar ortaya çıkıyor.

Televizyon sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de yararlı olabilecek bir alettir. Örneğin lise yaşındaki gençlere televizyon yayın yaparak eğitim sağlayan T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Açık Lisesi’si ve Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi, toplam 1 milyondan fazla gence ve yetişkine bilgi sunmaktadır.

Sadece bilgi sunmak için kullanılan yayınların dışında, bildiğimiz normal televizyon kanalları da belgesellere, turizmle ilgili tanıtıcı yayınlara, bize ülkemizi ve dünyayı tanıtan eğitim programlarına, en önemlisi de her gün çevremizde neler olup bittiğini anlatan haberlere yer verirler. Bu programlar eğer toplum yararı gözetilerek, iyi niyetle ve tarafsız olarak hazırlanırsa toplum da her gün biraz daha kültürlenir. Ben, çok az olsa da böyle kanallar olduğunu düşünüyorum. Yine de iyimserim çünkü bir tek düşünceli kanal bile on milyonlarca çocuğa, gence, kadına ulaşabilir. Özellikle anneler, televizyondan aldıkları yararlı bilgileri kendi çocuklarına aktarabilir. Böylece kültürlü bir topluma dönüşebiliriz. Okullar bunu tek başına başaramaz. Ben televizyonun da eğitime katkı koyması gerektiğine inanıyorum. Bunun en güzel örneğini geçtiğimiz kış “Tavuk Gribi” salgını yaşandığında gördük. Tüm kanallar bu öneli konuda toplumu bilgilendirdi ve salgın çabucak önlendi. Televizyon gibi bilgi kaynaklarını iyi kullanamayan ülkelerde ise çok can aldı…

Günümüz insanı çok çalışan, yoğun yaşayan, kendine ve ailesine ayıracak fazla zamanı olmayan insandır. Televizyonun bir yararı da bu gergin insanı rahatlatmaktır. Bilinçli eğlence programları, bilgiyi önemseyen yarışmalar ve bazen da sadece müzikler, klipler, bizi rahatlatır. Ben okuldan döndükten sonra televizyonun karşısına geçip yarım saat kadar müzik dinlemeyi, bu arada klipleri izlemeyi çok seviyorum. Böylece üç saat dinlenmiş gibi oluyorum ve dersimin başına öyle oturuyorum.

Sonuç olarak ben televizyonun yararlı olduğuna inanıyorum. Ama televizyon ilaçlar ya da taşıtlar gibi ölüm nedeni de olabilir. Asıl sorun onu neden, hangi amaçla, ne kadar kullandığımız. Televizyonun sunduğu her şeyi hemen alıyor muyuz, yoksa bunları seçip içindeki iyi şeyleri ayıklıyor muyuz?.. Asıl sorun bu…



3.BÖLÜM:
Televizyonun zararlı yüzü
(Zehirli kutu…)


Televizyon veya sinema filmlerinden etkilenip çevresine zarar veren insanların gerçek öykülerini duymuşsunuzdur… Böyle bir haberi yarın da duyabilirsiniz. Bence, o durumda kendinize sormanız gereken soru şu: Suçlu kim? Televizyon mu, izleyici mi, program mı, anne baba mı, toplum mu, yoksa her şeyi denetleme yetkisi olan devlet mi?..

Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir. Ben tüm suçlular içinde en az suçlu olanın televizyon olduğunu düşünüyorum. Çünkü cansız olan tek şey o. Yani biz ne istersek onu yapar; bilgiyi de o öğretir şiddeti de ama biz hangisini istersek onu öğretir…

Televizyonun her gün onlarca, yüzlerce dakikayı hayatımızdan çalması, onun en fazla eleştirilen tarafıdır. Bu doğrudur. Yazımın son bölümündeki “Bunları Biliyor musunuz?” bölümünde yer vereceğim: Günde üç saat televizyon izleyen bir insan yılda 1095 saat zaman yitiriyor…

Ben televizyonun en fazla etki gücünden korkuyorum. Bu güç iyi kullanılınca toplumu geliştirebilir. Fakat kötü niyetli kişilerin yaptığı televizyon yayınları toplumu geriye götürebilir, hatta milletleri birbirine düşman edebilir. Bence bunun örneklerini her gün yaşıyoruz. Kendi çıkarları için düşünenler Türkiye’ye zarar veriyorlar ve onlar en çok da televizyon kanallarını kullanıyorlar. Böylece çatışma çıkıyor: Kim daha çok yayın yaparsa, kim daha çok kanalı ele geçirirse, o yükseliyor ve güçleniyor. Bazıları bu gücü kullanarak yasaların bile üzerine çıkmaya çalışıyor.

Sonuç olarak, televizyon bir zehirli kutuya dönüşebilir: Zamanımızı çalabilir, yanlış bilgileri yayabilir, toplumu kışkırtabilir, ahlakı bozabilir, insanları mutsuz edebilir, özel hayatlara girip aileleri yıkabilir. Evet bunların hepsini yapabilir ama bunları kendi kendine yapamaz. Biz isteriz o yapar, biz isteriz ve o kutu zehir dolar. Sonra yavaş yavaş herkesi zehirler...


4.BÖLÜM:
Bilinçli izleyici olmak lazım!


Çalışmamın buraya kadarki bölümlerinde televizyonun tarihçesine yararlarına e zararlarına yer verdim. Bir yandan da aslında önemli olan şeyin “televizyonu nasıl kullandığımız” olduğunu açıklamaya çalıştım. Onu nasıl kullanacağımızı bilmiyorsak ondan yararlanamayız… Peki televizyondan daha iyi yararlanabilmek ya da zarar görmemek için nelere dikkat etmeliyiz?

Çalışmamın bu son bölümünde televizyon kullanırken dikkat etmemiz gereken noktalara yer vereceğim. Bunları değişik kaynaklarda bulabilirsiniz; der kitaplarında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın veya Radyo televizyon Üst Kurulu’nun WEB sitesinde, hatta televizyon kanallarının kendi sitelerinde… Ama bilginin bolluğu değil, ne kadar benimsendiği önemli…

Araştırmamı okuyanların, özellikle de benim yaşımdaki çocukların aşağıdaki uyarıları dikkate almalarını dilerim. Böylece yaşıtlarımla birlikte sağlıklı bir toplum kurabiliriz:
* Televizyon izlerken daha çabuk ve kolay öğreniriz. * Gezip görmediğimiz yerleri televizyon sayesinde öğreniriz.* Yarışma programları izleyerek biz de bilgilerimizi yoklayabiliriz* Televizyon, yararlı bir kitle iletişim aracıdır.* Televizyon insanlara hizmet etmelidir. Onları tutsak etmemelidir.* Bir çocuk, televizyonu uzun süre izlerse zamanla gözleri bozulabilir. Çünkü; televizyon çalışırken zararlı ışınlar göndermektedir. * Uzun süre televizyon izleyen ve program seçmeyen çocuklar için televizyon izlemek zararlıdır.* Televizyon izlemeden önce hangi programlar bize göre ise onları anne ve babamıza danışarak seçmeliyiz. ÇOK

ÇOK İLGİNÇ !..
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

*İlk sesli filmler 1928 yılında çevrildi.
*İlk televizyon yayınları 1940 yılında Amerika’da yapıldı.
*İlk üç yaşta televizyon karşısına bırakılan çocuklara “otistik” özelliklerinin geliştiğini biliyor musunuz?
*Televizyonun ömrümüze maliyetini hesapladınız mı?Günde kaça saatiniz televizyon başında geçiyor? Ortalama belki de iyimser bir hesapla 3 saat diyelim.İlk başta hiç ürkütücü gelmiyor.Ancak...
*Günler damlaya damlaya hafta olur, ay olur,yıl olur , sonunda bir ömür olur biter...
*Eğer televizyonun günde 3 saatten bir yılda yiyip bitirdiği zamanı hesaplarsak, 1095 saat eder. *Bu gecesiyle gündüzüyle 45 gün demektir, televizyonun başında geçen 45 gün ve 45 gece eder.
*Şimdi ikinci soru: Televizyon canavarının pençesinde can veren bu 1095 saat bize neler kazandırabilir?
*Bu rakam bir öğrencinin bütün bir öğretin yılı boyunca ders gördüğü saatlerden daha da büyük bir süredir.
*Demek ki, en azından kayıp bir öğretim yılı var ortada…
*1095 saat içerisinde bir yabancı dili iyi seviyede öğrenmek mümkündür.
*Bu demektir ki, televizyon her yıl bize bir yabancı dil kaybettiriyor.
*Kitap okumayı tercih ederseniz, ağır bir okunuşla 25 bin sayfalık kitabı (her biri 200 sayfalık 125 kitabı) bu müddet içinde bitirmemiz mümkündür.


5.BÖLÜM:
Kaynakça


1. Meydan Larousse - Genel kültür ansiklopedisi
2. Bilim ve Teknoloji Ansiklopedisi
3. Yeni Bilimler Ansiklopedisi
4. http://www.meb.gov.tr
5. http://www.rtuk.org.tr/
6. http://tr.wikipedia.org/wiki/Televizyon
7. http://www.atv.com.tr/arsiv/tarihce/televizyon.asp

Hiç yorum yok: